Neredeyse kusursuz saydamlıktan tam matlığa kadar farklı özelliklere sahip olabilen kristaller bilimden büyüye, teknolojiden şifacılığa pek çok alanda kullanılır. Bilim insanları, canlı olmasalar da kristallerin genellikle “büyüdüklerini” tarif eder. Yaşayan pek çok organizma kristal üretebilir. Eski kültürlerde kristaller ve mineraller duyuları olan varlıklar gibi görülmüş, canlı ve cansız, organik ve inorganik madde arasındaki geçirgen sınırlar için mükemmel bir metafor olmuştur. Kristalleri çıkış noktası olarak alan sergi, sembolik kullanımların ötesine geçiyor. Sanatsal, küratöryel ve kurumsal çalışmaların üretim, sergileme ve geri dönüşüm süreçlerindeki çok çeşitli ilişkilerle bir ekosistem yaratmayı hedefliyor. Kristallerin mükemmel olmayan, bozulmuş şeffaflıkları ve toprağın matlığı ile ilgilenen serginin Covid-19 öncesi hazırlık aşaması iki kitaptan fikirlerle eleştirel olarak kesişti: Bruno Latour’un “Down to Earth” ve Byung-Chul Han’ın “Seffaflık Toplumu”. Ne var ki pandemi basta sorulan pek çok soruyu değiştirdi ve dönüştürdü̈, bu da büyük ölçekte kamusal tartışmalara, yeni perspektiflere ve bakış açılarına yansıdı. Bugünün şartlarında Kristal Berraklığı, kristallerin ışığında sanatçılara bu kavramlarla ve çevremizin bugünkü̈ diğer değişimleriyle ilişkilenme imkânı tanıyor. Sergiye eşlik eden katalogda küratör Elena Sorokina’nın metninin yanı sıra, Bruno Latour’un okuyucuyu pandemi sonrasında değişen alışkanlıkları gözden geçirmeye davet eden yazısı, sanat tarihçisi Spyros Papapetros’un kristallerin yapısına ve canlılık özelliklerine dair makalesi ile sanatçı Katy’taya Catitu Tayassu’nun kristalleri animist ve duyular-arası bakış açısından okuyan, sanatçıların öznellikleri ile kristallerin duyarlılıkları arasında bağlantılar kuranyazısı bulunuyor. Son olarak, sergiye katılan sanatçıların eserleriyle ilgili açıklamalar ve görseller sunuluyor.
Yayın yılı: 2020
Sayfa sayısı: 183
ISBN: 978-605-4642-92-2
Detaylı bilgi için tıklayınız